ÖZET
Bu makale borsanın gelişim süreci, halka arz, halka arzın faydaları ve Türkiye uygulamasıyla ilgilidir. Halka arzları arttırmak için İstanbul Menkul Kıymetler Borsası(İMKB), Sermaye Piyasası Kurulu(SPK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB) ve Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kurumlar Birliği(TSPAKB) aralarında 2008 yılında bir protokol imzalanmış, ancak yaşanan ekonomik kriz nedeniyle söz konusu seferberlik 2010 yılında uygulamaya sokulmuştur. İşte bu çerçevede bu protokolün önemi ve yapılması gerekenler sıralanmıştır. Birçok özgün kaynak gözden geçirilerek ortaya naçizane bir yazı ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır.
İMKB’NİN TARİHİ
Dünyada borsanın tarihine baktığımızda, başlangıcı çok eski tarihlere kadar uzanmakta olup pazarlara dayanmaktadır. Daha sonrasında aracı kurumların işin içine girmesiyle piyasa gelişmiş ve menkul değerlerin alınıp satıldığı mekânlara dönüşmüştür.
Osmanlı’da borsa tarihine baktığımızda, ilk olarak gayri resmi olarak Galata Bankerleri tarafından yöneltilmekteydi. 1870’li yıllarda Dersaadet ve Tahvilat Borsası Nizamnamesi ile daha resmi bir kuruluş haline gelmiştir.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, ismi İstanbul Menkul Kıymetler Kambiyo Borsası olarak anılmaya başlandı. Bu borsanın kalbi Eminönü’ nde yer alan IV. Vakıf Han’ da atıyordu. Burada kapalı kapılar ardında hisse senetleri alınıp satılıyordu. İMKB’ nin bugünkü durumuna ulaşması 1980’ li yıllara rastlar. O yıllardaki ekonomi politikaları piyasa ekonomisini ön plana çıkartmak üzerineydi. Turgut Özal 1985 yılında İMKB’ nin düzeltmesini istemiş ve o zamanlar finansal piyasalar üzerinde çalışmalar yapmış olan Muharrem Karslı görevlendirilmiştir. Muharrem Karslı 5 yıl süreyle İMKB’ nin kurucu başkanlığını yaptı. İMKB’ nin 20 Aralık 1985’ te açılışı yapıldı ve 3 Ocak 1986 tarihinde faaliyete geçti.
Günün şartlarına bağlı olarak bilgisayar teknolojisinden henüz söz edilmemesinden dolayı işlemler kağıtlara yazılarak gerçekleşiyordu. Emir verenler emirlerini kağıda yazıyor ve tüm emirler bir sandıkta toplanıyordu. Daha sonrasında dünyada bir ilk olarak alfabetik sırayla emirler sıralanmaya başlandı. Belli bir zaman sonra tahta sistemi-sürekli müzayede- sistemi geliştirildi. Burada emir vermek isteyenler tahtada yer alan kısma emirlerini yazıyorlardı.
O yıllarda Hazine eski müsteşarı olan Osman Birşen başkan olduktan sonra 1996 yılında uzaktan erişim ilk kez gerçekleştirildi. Buna bağlı olarak fiziki engeller ortadan kaldırıldı. 2007 yılına geldiğimizde Hüseyin Erkan başkanlığında saydamlıkla ilgili olarak Kamuyu Aydınlatma Platformu(KAP) kapsamında yürütülen projeler sonuçlandırıldı. Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin(KOBİ) sermaye piyasasından faydalanması için Gelişen İşletmeler Piyasası(GİP) kuruldu. Yeni pazarlar açıldı. Türkiye’ de borsanın tarihi çerçevesinde son olarak “halka arz seferberliği” oluşturuldu. Bunun çalışmaları tüm hızıyla sürmektedir.
HALKA ARZ ve FAYDALARI
Halka arzın tanımından yola çıkarsak, sermaye piyasası araçlarının satın alınması için her türlü yoldan halka çağrıda bulunulmasını; halkın bir anonim ortaklığa katılmaya veya kurucu olmaya davet edilmesini; hisse senetlerinin borsalar veya diğer teşkilatlanmış piyasalarda devamlı işlem görmesini; halka açık anonim ortaklıkların sermaye artırımları dolayısıyla hisse senetlerinin satışını ifade eder. Bazı durumlarda halka açık olmadan da halka arz gerçekleşebilir. Eğer şirketin 250’ den fazla ortağı varsa bu şirket de halka arz kabul edilmektedir.
Halka arzın şirketlere ve yatırımcılara faydası olduğu gibi ülke ekonomisine de faydası vardır. Basit anlamda ele alırsak şirket kurup işletebilecek kadar sermayesi olmayan tasarruf sahibi(yatırımcı) ilgilendiği alanda halihazırda kurulmuş ve faaliyet gösteren bir şirkete tasarrufunu verdiğinde, borsaya kote olan şirket maliyetsiz sağladığı bu kaynakla yeni yatırımlar yapacaktır. Yaptığı bu yatırımlar sonucu kar elde etmesi sonucunda kendisine finansman sağlayan yatırımcılara temettü ödemesi yapacaktır. Yatırımcı riskler dahilinde hedefini gerçekleştirme fırsatı bulmuş olacaktır. Diğer taraftan şirket kurumsallaşma yolunda maliyetsiz kaynak bulduğundan büyüme yolunda daha hızlı yol alacaktır. Şeffaflık bağlamında ise sermaye piyasası kanunu çerçevesinde hareket etme zorunluluğu olmasından dolayı adımlarını daha sağlam atacaktır. Çünkü halka arz olan şirketler mevzuat dahilinde mali tablolarını oluşturmakta ve kamuya açıklamaktadır. İş böyle olunca halka arz olan şirketler daha dikkatli ve titiz olmak durumundadırlar. Ayrıca uluslararası arenada söz sahibi olmak, yer almak için tanınırlık bakımından önemli bir husustur. SPK başkanı Vedat Akgiray’ ın halka arz seferberliği İstanbul Zirvesi’ nde yaptığı konuşmada halka arzı şirketlerin kabul edilebilir teminatı olarak söylemiştir. Burada bahsedilen durum hisse senetlerinin likit varlıklar olması nedeniyle yeni yatırımlar yaparken gösterebileceği bir teminatın olmasıdır. Fayda açısından ele aldığımız bu konunun ülkeye getirileri de azımsanmayacak derecededir. Şirketler halka arzdan sağladığı finansman kaynağıyla yeni yatırımlara yönelecektir. Bu yatırımlar ülke dahilinde yeni istihdam alanlarını oluşturacaktır. Ayrıca “yastık altında kalan” tasarruflar ekonomiye dahil edileceğinden sızıntı diye kabul ettiğimiz ya da gelirlerin tüketilmeyen kısmı(tasarruflar) yatırımlar ekonomiye dahil olacaktır. Elbette bu konuyu “bir maliye öğrencisi” olarak ele aldığımda da kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınacağını söylemek isterim. Daha önce yazıldığı üzere mevzuat çerçevesinde yapılan tüm işlemler kayıt altına alınmak zorundadır.
Halka arz kavramını Türkiye’ de ele alıyorsak ve gelişim sürecinde bahsediyorsak, dinin sermaye piyasaları üzerindeki etkisini gözardı etmemek gerekir. Neden borsa kavramında geride kaldık, neden yıllar sonrası için koyduğumuz hedefleri bugün gerçekleştiremedik diye kendimize sormamız gerekir. Bunun cevabının altında elbette din yatmaktadır. Tabi ki tasarruf yetersizliği de yer almaktadır. Burada dinin ya da Müslümanlığın halka arzı ya da sermaye piyasasını dışladığı anlaşılmasın. Günümüzde dahi borsanın İslam dininde caiz olup olmadığı tartışılmaktadır. Burada yatan birinci durum Müslümanlıkta faizin haram olması ikinci durum ise borsanın işleyişinin İslami unsurlara uygun olmamasıdır. Faizin haram olması denen durumda anlatılmak istenen, yapılan kamuoyu araştırmalarında borsanın işleyişini bilmeyenlerin ortada bir faiz olduğu önyargısına sahip olduklarıdır. Yine işleyiş bağlamında ise sağlam bir mevzuatın ve sistemin olmamasından kaynaklanan ani şirket iflasları da halkı borsadan uzak tutan nedenler arasında yer almaktadır.
Manipülasyonların sıkça yaşandığı bir piyasada, borsa amacından şaşabilmektedir. Daha önce bahsedildiği üzere borsanın kuruluş amacı şirketleri biraraya getirerek yatırımcıyla buluşturmak ve uygun pazar ortamı oluşturmaktır. Manipülasyonların yaşanması durumunda ortaya gerçek olmayan değerler çıkacaktır. Bu doğrultuda denetleyici ve düzenleyici kurum(DDK) olan SPK’ nın mevzuatını sağlam bir zemine dayandırması kaçınılmazdır.
Elbette küreselleşen dünyada yabancı yatırımcıların ülkemizde olması olağan bir durumdur. Ancak bugün borsada yabancı payına baktığımızda yaklaşık %64 civarındadır(Mayıs 2011 verilerine göre). Bu yabancı yatırımcıların İMKB’ ye hakim olduğunun açık bir göstergesidir. Burada hakimiyeti ellimize almak gerekmektedir. Ayrıca küçük yaşta tüketim yapma değil tasarruf yapma bilinci aşılanmalı ve yatırım yapabileceği enstrümanlar tanıtılmalıdır. Birçok kişi kötü günler için yastık altında nakit tutmaktadır. Bu tasarruflar ekonomiye aktarıldığında yerli yatırımcı payı artacaktır. Bu durumun bir anda değişmesini beklemek ulaşılamaz bir hedef olabilir. Ancak orta ve uzun vadede hedefleri gerçekleştirileceğine inanmak daha rasyonel olacaktır.
Bilindiği üzere 2023 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ nin 100. yılını kutlayacağız. İMKB de bu bağlamda kendisine bir hedef koymuştur. 2023 yılına gelindiğinde halka arz olan şirket sayısını 1000’ e ve yerli yatırımcı sayısını yaklaşık olarak 8 milyon kişiye çıkarmayı hedeflemiştir. Son zamanlarda halka açık şirketlerin sayısı giderek artmaktadır. Gerçekleşen halka arz sayısının sürdürülebilir bir şekilde devam etmesi durumunda hedefe ulaşmak mümkün görünmektedir. Yerli yatırımcı sayısı açısından ise durum pek iç açıcı değildir. Önemli olan yatırımcı sayısının artmasıyla birlikte portföy değerlerinin de artmasıdır. Buradan da anlaşılacağı üzere hedefin iki ayağı vardır. Şirket sayısı hedefine ulaşılması, yerli yatırımcı sayısı ya da portföy değeri hedefine ulaşılamaması durumunda topal bir gerçekleşme olacaktır. Bu hedefleri gerçekleştirmek için görsel ve yazılı medya ile sosyal paylaşım sitelerinin kullanılması yoluyla yatırımcılara ve şirketlere ulaşım sağlanmalıdır.
KAYNAKÇA
– Hüseyin Erkan, “Bilinçli yatırımcılar ile güven dolu yarınlara”
– Ethem Sancak, “Spekülatör ya da piyasa dolandırıcısı(Manipülatör): Asla ikincisi olmayın
– SPK Başkanı Vedat Akgiray’ ın halka arz seferberliği konuşması
– İMKB Başkanı Hüseyin Erkan’ ın halka arz seferberliği konuşması
– www.yatirimyapiyorum.gov.tr
– www.halkaarzseferberligi.com
– www.imkb.gov.tr
– www.spk.gov.tr
Faydalı Olması Dileğiyle…
[fblike]