Henüz ilkokula başlamadan ticarete ilgi duymaya başlamıştım. Mahallemizde yapılan inşaatları dolaşıp fazlalık demirleri toplayıp demircilere satıyordum. O zaman dedem hastanede yatıyordu. Babama neden dedemi eve getirmediğini sorunca, o da bana tedavi masraflarını karşılayamadıkları için doktorların bırakmadığını söylemişti. Bunu ciddiye alarak demir toplama işine daha da önem vermiştim. Kazandığım bozuk paralarla babamın karşısına geçmiş, dedemi hastaneden çıkarmak için hastaneye gitmeyi teklif etmiştim. Henüz ne olduğunu anlamadan kendimi hastanede, dedemin karşısında bulmuştum…
Ticarete olan bu ilgim ilkokul yıllarında artmaya başlamış ve artık mahalleler arası ticarete girişmiştim. Başka mahallelere gidip oradaki bakkallara uğrayıp sattıkları malları inceliyordum. Diğer mahallelere gidişimi de birinci sınıftaki karne hediyem olan ve babamın bin bir zorluklarla aldığı bisikletimle sağlıyordum. Bizim mahallede satılmayan malları oralardan temin edip, tezgâh açıyor ve bu malları satıyordum. Bir ara ticaretin doruk noktasına ulaşmıştım. Sermayemin yetersiz oluşu ve malların sokaktaki çocuklar tarafından talan edilmesi riski olması nedeniyle stokta pek fazla mal tutmuyor, bittikçe “bisikletimle” gidip ihtiyaç olan malları temin ediyordum. Bir yandan diğer mahallelerdeki bakkalları dolaşıp diğer yandan tezgâh açmak artık zorlaşmıştı. Artık işi daha da genişletme zamanı geldi diyerek, ortak arayışına girişmiştim. Mahallede güvenebileceğim, işleri ben olmadığımda da yürütebilecek bir kişiye ihtiyacım vardı. Sonunda kendime uygun bir ortak bulmuştum. Ben piyasayı geziyordum, ortağım da satış işleriyle uğraşıyordu. Malları temin ettiğim bakkalların yakınında akrabaları olan kişiler oraya misafirliğe gittiğinde bizim sattığımız malların fiyatlarının orada daha düşük olduğunu görmüş ve müşterilerimiz gitgide azalmaya başlamıştı. Sattığımız malların diğer bakkallarda daha ucuz olması haberinin yayılmasıyla sinek avlamaya başlamıştık. Maliyetine satışlarla elimizdeki stokları bitirerek bu işten çekilme kararı almıştık…
Ancak içimdeki ticaret aşkı hiç bitmemişti. Her mahallede belli dönemlerde bazı oyunlar popüler olurdu. Kışın misket, sonbahar sporcu kâğıtları… Örneğin diğer mahallelerdeki misket dönemlerini takip eder ve bizim mahallede değersiz o mahallede değerli olan misketlerimle oraya gider, takas yapardım. Arada sırada oyunlar oynayarak da misket stokumu artırırdım. Bir ara “misket mafyası” nın eline düşmüştüm. Mafyanın elinde hiç misket bırakmamıştım. Etrafımı çevrelemiş ve sonuna kadar oynamam için tehdit etmişlerdi. Umutsuzca o mahallenin çocuğu olan arkadaşıma bakıyordum. Ne yapıp ne edip arkadaşımın annesinin bizi yemeğe çağırmasını sağlayarak “mafyadan” kurtulmuştum. Bir süre o mahalleden uzak durarak “mafya”nın durumu unutmasını beklemiştim…
Kendi mahalleme değerli misketlerle dönerek misket satışını gerçekleştiriyordum. Bazen de, diğer mahallelerde bulunmayan sporcu kâğıtlarını da oralara götürüp satıyordum. Ara sıra ailecek başka ilçelerdeki akrabalarıma gidiyorduk. Mesafe arttıkça misketlerin, sporcu kâğıtlarının değişim değerleri arasındaki fark da artıyordu. Bizim mahallede yüzüne bakılmayan misketler, gittiğim yerlerde altın değerindeydi. Böylece değiş-tokuş işlemleriyle elimdeki misketleri arttırıyordum…
O zamanlar benim kendime göre onca getiri sağladığım bu durum, dünyada henüz küreselleşmenin, dışa açılmanın yeni yaşandığı o dönemde kim bilir kimlere ne getiriler sağlamıştır…
…
Faydalı Olması Dileğiyle…
[fblike]
Küçük Dünyasında tomurcuk derdinde olan bir küçük çocuk…
:)