İnsan tabiatı dolayısıyla sosyal bir varlıktır. Ancak doğuşundan itibaren başlayarak ailesi, arkadaşları, okul hayatı ve diğer bulunduğu ortamlar bu sosyal durumu büyük ölçüde etkilemekte ve değiştirmektedir.
Çoğumuz birtakım gruplar kurmaya küçük yaşlarda başlamışızdır. Grup üyeleri seçmiş ve birlikte hareket etmişizdir. Daha sonra ilkokul ve lise hayatımızda belli kollara(sağlık, çevre, spor) üye olur, o kolun faydası çerçevesinde hareket etmişizdir. İşte buralarda bazı insanlar üretici bazıları da tüketici durumundadır. Aslında üreticilere yatırımcı da diyebiliriz. Bu bağlamda an itibariyle üretici gelecek itibariyle de yatırımcılardır. Çünkü hayata baktığımızda insanlığın yaradılışından itibaren birlikte yaşama söz konusu olup çoğu zaman takım çalışması vardır.
Burada çoğunlukla insanın kendisini daha çok tanıma fırsatı bulduğu, hayatına kendisini tanıdığı çerçevede yön verdiği dönem olan üniversite dönemindeki kulüpçülüğünden bahsedeceğim.
Henüz birinci sınıf ya da hazırlık sınıfında uzak durduğumuz, durmamız gerektiğini düşündüğümüz yerlerdir öğrenci kulüpleri. Nedeni de buraların çoğunlukla marjinal grupların elinde olduğu ve buralarda çalışmalar yapan kişilerin başkaldıran, sistemi kabul etmeyen kişilerden oluştuğudur. Bu yargıların elbette bir yere kadar doğruluk payı vardır. Ancak iyi işler yapan, yapmaya çalışan öğrenci kulüpleri de azımsanmayacak kadardır. Bu nedenle başta aktif çalışmalar yapan kulüpler uzaktan incelenmeli daha sonrasında üye olunmalı ve çalışmalara başlanmalıdır. Kendimden örnek vermek gerekirse, Afyonkarahisar’ da okuduğum yıllarda, birinci sınıfa gelene kadar öğrenci kulüpleri hakkında herhangi bir bilgim yoktu. Birinci sınıfı okurken birkaç öğrenci kulübüne üye oldum ve aktif çalışmalarına tüketici olarak katıldım. İstanbul Üniversitesi’ne geldikten sonra ilk işim bölümümün kulübü olan Maliye Kulübü’ne üye olmak oldu ve sene sonunda yönetim kurulunda yer alma fırsatı buldum.
Henüz kulüpçülük kavramına alışmışken, kendimizi arkadaşlarımızın desteğiyle profesyonel kulüpçü olarak bulduk. Bana kulüpçülük nedir diye bir soru gelse, vereceğim cevap şöyle olur: Kulüpçülük, bazı şeylerden feragat etmektir, toplanarak ortak kararlar almaktır, ortak amaçlar doğrultusunda çalışmaktır, gelen olumlu haberlere birlikte sevinmek, olumsuz haberlere birlikte üzülmektir, toplantı için sabaha kadar çalışmak, yurttan çıkmaya beş dakika kala uyuya kalmak ve öğlen yapılacak toplantıya geç kalmaktır, geç kalacağını bile bile vapur hareket ettiğini görerek düşmeyi aklının ucundan bile geçirmeden vapura atlamaktır, sonra bindiği vapurun yanlış vapur olduğunu öğrendiğinde kahrolmaktır, toplantının sonuna yetişip hazırlanan sunuyu sunmaktır.
Bazı şeyler vardır ki uğruna karşılık beklemeden çalışılır. İşte kulüpçülükte bunlardan biridir. Bazı şeylerden feragat edersiniz, sonucunda faydalı şeyler ortaya çıkarırsınız, bunun mutluluğu bir başkadır. Hani derler ya bir işi severek yaptığında ücreti az da olsa o işi yapmaya devam et, daha sonrasında işinde iyi olursun ve karşılığını elbet alırsın. Kulüp çalışmalarında da böyledir. Sen işi severek yaparsın, herhangi bir maddi beklentin olmaz, ancak sonrasında tüm hayatında önüne çıkar. Henüz mezun olduğunda iş görüşmelerinde bundan bahseder ve bir adım öne çıkarsın.
Görüşün ne kadar ters olsa da burada onlarla anlaşmak için çalışırsın. Günümüz problemi olan iletişimsizliği bir nebze olsun aşarsın. Hayatta her zaman anlaşacağın insanlarla çalışmak, hatta evlenmek mümkün olmayabiliyor. Burada yapılan çalışmalarda bu işin temel taşları atma fırsatı bulunur. Kulüpçülük yapıldığında amatör de olsa yönetim ve organizasyon işleri yapılır. Aktif iş hayatında yönetici olunduğunda çekilecek olan sıkıntılar azaltılır.
Anlattıklarıma dayanarak üniversiteye giden kişilere kulüpçülüğü kesinlikle öneriyorum.
Ayrıca bu yazıyı yazmama sebep olan kulüp arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim.
Faydalı Olması Dileğiyle…
[fblike]